Kimine gore 90 kuşağı, kimine göre farklı isimler. Bu günlerde 90’lı yıllarda doğan gençlerin Türkiye’de çeşitli olaylara vermiş olduğu tepkiler tartışılıyor.

Olumlu ya da olumsuz olarak bu gençler hakkında karar vermek mümkün değil. Çünkü bu gençler düşünüldüğü kadar çok kitap okumuş değil. Hayatı yorumlayıp hayat hakkında en doğru fikirleri ortaya koymaları için henüz erken. Tabiki düşüncelerine saygı duymak zorundayız.

Yalnız zamanının çoğunu kafelerde geçirip, elinden telefonunu düşürmeden aralıksız mesajlaşan, en büyük derdinin yazın nerede tatil yapacağını düşünmek olan bir kitlenin daha iyi bilinçlendirilmesi gerekiyor.

***

Çünkü onlar şu anda ne yöne gideceklerine tam olarak karar veremediklerinden ötürü, farklı gruplar bu gençleri kendi taraflarına çekmeye çalışıyor.

“Gel, sen bizdensin” deyip bu güzelim gençleri farklı siyasi veya sosyal olayların içerisinde eritmeye çalışan kitlelere ailelerin dikkat etmesi gerekir.

***

O halde şu maddelere dikkat edelim:

– Bu gençler sanıldığı kadar hayatı ciddiye almıyor.

– Yeterince kitap okuyup yaşamı yorumlamıyorlar.

– Geçmişteki zorlukların bir çoğunu yaşamadılar.

– İyi niyetliler ve bu iyi niyetlerini kullanmak istiyorlar.

– Hayatı yalnızca sosyal medyadan takip ediyorlar ve haberleri farklı kaynaklardan okuma zahmetine katlanmıyorlar.

– Kendileri için önem arz eden köşe yazarları yok.

– Tüketim toplumu olmuş durumdalar, önemli sorunları günlük hayatta hangi markayı takip ettikleri.

– Onları anlamak için çaba sarf eden insanlar yeterince yok.

Bunlar bize şunu gösteriyor:

Bu gençleri ilk önce gerçekten okuyan, değerlendiren, bilgisi yaşama aktarır hale getirmeliyiz. Yoksa bundan bir kaç yıl sonra yalnızca aralarından bazıları lider olacak, diğerleriyse tüketim toplumu içerisinde kaybolmuş birer tüketici olacaktır.

EMRE ÇİĞDEM

02.07.2013